Lilou'yu doğduğundan beri görmeyen, fotoğraflarıyla özlem gideren teyzesine Lilou'yu görmeye giderken götürmesi için, klasik bebek kurabiyelerinin yanında gönderdikleri fotoğraflardan esinlenerek de kurabiyeler yaptım. Lilou'nun masumiyetini kurabiyelere aktarmak imkansız olsa da, bu güzellik kurabiyeleri de güzelleştirir diye düşündüm.
3 Ekim 2013 Perşembe
2 Ekim 2013 Çarşamba
MÜRDÜM ERİĞİ REÇELİ
Mürdüm eriği reçeli tarifi
Mürdüm eriği reçeli nasıl yapılır
Rengini ve ekşi tadını çok sevdiğim mürdüm eriği reçelini, mürdüm eriğini meyve olarak yemekten daha çok seviyorum.Mürdüm eriği reçelinde eriğin kokusu ve tadı daha da belirginleşiyor sanki.Şu günlerde pazarlarda çok bulunan mürdüm eriğinin sert ve düzgün olanlarından seçip, dikine dörde bölerek bir gece önceden şekerleyip, yeterince sulanmadıysa çok az su ekleyerek kıvam alana kadar pişirerek reçel yapabilirsiniz.
Malzemeler:
Malzemeler:
- 1 kilogram mürdüm eriği
- 5 su bardağı toz şeker
- 1 çay bardağı su
- 1 adet limonun suyu
Yapılışı:
- Erikler yıkanıp, boyuna dörde bölünerek çekirdekleri çıkartılır.
- Bir gece önceden şekerle karıştırılıp, sulanması için bekletilir.
- Ertesi gün bir çay bardağı su eklenerek, kaynatılır.
- Kaynadıktan sonra kısık ateşe alınıp, 40-45 dakika kıvamı koyulaşana kadar pişirilir.
- Üzerinde oluşan köpükler alınır.
- Limon suyu eklenip, bir iki taşım daha kaynatılır.
- Sıcakken kavanozlara konulup, kapağı sıkıca kapatılarak ters çevrilir.
Etiketler:
Reçeller
1 Ekim 2013 Salı
HERŞEYDEN BİRAZ KALIR
HER ŞEYDEN BİRAZ KALIR''DİYOR BİRİLERİ,
ÇOĞULLUK HAKLILIKTIR.
KAVANOZDA BİRAZ KAHVE,
KUTU DA BİRAZ EKMEK,
İNSANDA BİRAZ ACI...
Turgut UYAR
30 Eylül 2013 Pazartesi
SU TERESİ SALATASI
Su teresi salatası tarifi
Su teresi salatası nasıl yapılır
Ayvalık pazarında ki ot çeşitlerinin zenginliği karşısında karar veremeyip, tezgahlarda ne gördüysek alınca satıcı tezgahın altından gizlice su teresi çıkarttı ve ''su teresi her yerde bulunmaz, herkese satmam bunu, siz ottan anlıyorsunuz '' dedi.Biz de ilk defa karaborsadan bir ot almış olduk :) Faydalarını okuyunca keşke daha çok satılsa diye düşündüm, çünkü bir demet ot on beşten fazla vitamin ve mineral içermekteymiş.Kavurması da yapılan su teresi o kadar tazeydi ki ben pişirmeye kıyamadım salatasını yaptım.
Malzemeler:
- 1 demet su teresi
- 1 adet domates
- 2 diş sarımsak
- 1 adet limonun suyu
- 2-3 yemek kaşığı zeytinyağı
- 1 çay kaşığı tuz
- Su teresi ayıklanır.
- Zedelenmeden yıkanıp, sirkeli su içinde 5-10 dakika bekletilir.
- Süzgece alınan terenin suyu süzdürülür.
- Elimizle iri parçalara bölünür.
- Domatesin kabukları soyulup, küp küp doğranır.
- Limon suyu, tuz, dövülmüş sarımsaklar ve zeytinyağı ile sos hazırlanır.
- Malzemeler karıştırılıp, servis tabağına alınır.
28 Eylül 2013 Cumartesi
HAŞHAŞLI MERCİMEKLİ BÖREK
Haşhaşlı mercimekli börek tarifi
Haşhaş ezmeli mercimekli börek tarifi
Haşhaşlı mercimekli börek nasıl yapılır
Bizim evde ki herkesin damak tadına uygun, severek yediği bu çıtır çıtır böreği daha önce fotoğraflayamadığımdan, yayınlayamamıştım. Pek çok kişinin yaptığı bu böreğin üzerine ben farklı olarak yakışacağını düşündüğüm mavi haşhaş ekledim ve yufkayı on altı parçaya bölerek yaptım.Bu haliyle hem kırk sekiz adet börek çıktı, hem de küçülünce daha çıtır çıtır oldu.Ben kalabalık bir misafir grubuna yaptığımdan böreklerim kısa sürede tükendi, siz daha az yufka ile ölçüleri yarıya indirerek de yapabilirsiniz.
Malzemeler:- 6 adet yufka
- 3 yemek kaşığı haşhaş ezmesi
- 1 su bardağı zeytinyağı
- 2 su bardağı haşlanmış yeşil mercimek
- 2 adet ince doğranmış kuru soğan
- Yarım çay bardağı zeytinyağı
- Yarım çay kaşığı karabiber
- 1 çay kaşığı kırmızı pul biber
- 1 çay kaşığı kimyon
- 1 tatlı kaşığı tuz
- Yarım çay bardağı zeytinyağı
- 2-3 yemek kaşığı mavi haşhaş
Yapılışı:
- Yeşil mercimek üzerini geçecek kadar su ile yumuşayana kadar haşlanır.
- Siyah suyunun akması için soğuk sudan geçirilip, süzülür.
- İnce ince doğranmış kuru soğan zeytinyağında kavrulur.
- Haşlanmış mercimek de eklenip, pişirilir.
- Pişmeye yakın baharatlar eklenip, karıştırılır.
- Haşhaş ezmesi tahin kıvamına gelene kadar yavaş yavaş zeytinyağı eklenerek, inceltilir.
- Tezgaha yayılan yufkaya inceltilmiş haşhaş ezmesi sürülüp, üzerine ikinci yufka yayılır.
- Yufka 16 üçgen parçaya bölünür.
- Geniş kenarına mercimekli iç yayılıp, yufkanın kenarları içe doğru katlanıp sigara böreği gibi sarılıp, kapatılır.
- Diğer yufkalara da aynı işlemler yapılıp yağlı kağıt serilmiş fırın tepsisine dizilir.
- Üzerine fırça ile zeytinyağı sürülüp, mavi haşhaş serpilir.
- Önceden ısıtılmış 180 derece fırında üzeri kızarana kadar pişirilir.
- Börekler sıcak olarak servis edilir.
- Misafirlerim için yaptıklarıma yumurta sarısı sürüp sonra mavi haşhaş ekledim ama bence yumurta sarısı sürmediğim börekler daha çıtır çıtır oldu.
27 Eylül 2013 Cuma
ÇEKİRDEKSİZ ÜZÜM REÇELİ
Çekirdeksiz üzüm reçeli tarifi
Çekirdeksiz üzüm reçeli nasıl yapılır
Bahçemizde çok büyük bir çekirdeksiz üzüm asması olduğundan mı bilmem, annem mutlaka üzüm reçeli yapar, evimizden çekirdeksiz üzüm reçeli eksik olmazdı. Öğrencilik ve çalışma hayatım boyunca annem bizim evden de eksik etmedi üzüm reçellerini...Çok bilinen, her bölgede yapılan bir reçel olmadığını öğrencilik yıllarımda öğrendim. Üzüm reçelini görenler üzümden reçel mi olur diye şaşırdılar, ben de olmaz mı diye şaşırdım. En güzel üzümlerin satıldığı şu günlerde siz de zamanı geçmeden altın rengi bir üzüm reçeli yapmak isterseniz;
Malzemeler:
- 1 kilogram çekirdeksiz üzüm
- Yarım kilogram toz şeker
- 1,5 su bardağı su
- Yarım limonun suyu
- Üzüm taneleri salkımından ayrılıp yıkanır ve süzgece konulur.
- Su ve şeker derince bir tencerede şeker eriyene kadar kaynatılır.
- Suyu süzülen üzüm taneleri eklenir.
- Reçel kaynamaya başlayınca orta ateşe alınır.
- Üzerinde oluşan köpük varsa alınır.
- 40-45 dakika reçel koyulaşıp kıvam alana kadar kaynatılır.
- Limon suyu eklenip, bir iki taşım daha kaynatılıp ocaktan alınır.
- Kuru kavanozlara üzerinde bir parmak boşluk kalacak şekilde dökülüp, kapağı sıkıca kapatılarak ters çevrilir.
Etiketler:
Reçeller
26 Eylül 2013 Perşembe
BOYOZ
Boyoz tarifi
Boyoz nasıl yapılır
Malzemeler:
- 1 kilogram un
- 520 ml su
- 25 gram tuz
- 100 ml zeytinyağı
- Hamurları açmak için zeytinyağı
- Beze aralarına sürmek için 80 gram bitkisel margarin
- Malzemeler karıştırılıp, yoğurulur, top şekli verdikten sonra üzeri örtülerek dinlendirilir.
- Bezeler yaklaşık 300 gramlık üç parçaya ayrılıp, yağlanıp, 20 dakika daha dinlendirilir.
- 300 gramlık iki hamurun arası bitkisel margarin ile yağlanıp, 600 gramlık hamurlar yapılıp, dinlendirilir.
- Zeytinyağı ile bezeler tabak büyüklüğünde açılıp, dinlendirilir.
- Hamurun açılacağı mermer tezgah zeytinyağı ile iyice yağlanır.
- El ile tabak büyüklüğünde açtığımız hamur önce merdane ile açılır.
Uygulama sırasında boyoz ustası Selim Ergiş ellerini iyice yağlandıktan sonra, hamuru elle havada çevirip, tezgah üzerine alarak nerede ise tek kişilik çarşaf boyutunda incecik açtı, bu bizim için yıllarca çalışma gerektiren bir profesyonelliktir herhalde.Ben o gün fotoğraf makinasını yanıma almadığımdan fotoğrafları arkadaşların çektiklerinden alıp, kullandım.Boyoz yapımını aşama aşama fotoğraflayan arkadaşlarımız Egeden Tarifler ve Pembe Kekik'in çektiği video ile boyoz yapımı sanıyorum daha kolay anlaşılabilir.
- Hamurda oluşacak ufak yırtıklar önemsenmeden kenarlarından çekilerek çapı büyütülür.
- İyice incelen hamur zarf şeklinde katlanarak küçültülür.
- Böylece hamurun kat kat olması sağlanır.
- Katlanan hamurdan uzunca bir rulo yapılıp, yağlandıktan sonra dinlenmeye bırakılır.
- Kulak memesi kıvamına gelen hamurdan mandalina büyüklüğünde parçalar koparılır.
- Hamura yumruğumuzla kuvvetlice bastırılıp, bastırılan kısım alta gelecek şekilde tepsiye sıralanır.
- Kabarmış olan hamurların üzerine tekrar yumruğumuzla kuvvetlice bastırılıp, yarım saat kadar dinlendirilir.
- Kopardığımız bütün hamurlar aynı şekilde hazırlanıp, tepsiye dizilir.
- Dinlendikten sonra yumruğumuzla tekrar bastırdığımız hamurlar, önceden ısıtılmış 180 derece fırında 30-35 dakika kızarana kadar pişirilir.
25 Eylül 2013 Çarşamba
KEDİ VE KİTAPLAR PASTASI
Kedi ve kitap pastası
Şeker hamurlu pasta tarifi
Şeker hamurlu doğum günü pastası nasıl yapılır
Doğum günü pastalarını hep akraba ve arkadaşlara yaptığım için, ilgi alanlarını bilmek pasta yaparken işimi kolaylaştırıyor aslında.Bu defa da Salim'e en çok sevdiği kedisi Prens ve kitaplarından yalnızca bir kaç tanesinin yer aldığı bir doğum günü pastası yaptım.Kakaolu pandispanya yapıp, pastanın kremasına parça çikolatalar ekleyerek, şeker hamuru ile kapladım.Zamanını kedisi ve kitapları ile geçirmekten zevk aldığını bildiğim Salim'e kedileri ve kitapları ile ömür boyu mutluluklar diliyorum.
Malzemeler:
- 4 adet yumurta
- 1 su bardağı toz şeker
- 1 su bardağı un
- Yarım çay bardağı buğday nişastası
- Yarım çay bardağı kakao
- 1 paket kabartma tozu
- Yarım su bardağı soğuk süt
- 1 paket krem şanti
- 80 gram rendelenmiş bitter çikolata
- Yarım su bardağı süt
- 2 yemek kaşığı toz şeker
- Oda sıcaklığında ki yumurtalar toz şekerle beyazlaşana kadar çırpılır.
- Un, nişasta, kakao, kabartma tozu elenerek, eklenir.
- Mikserin düşük ayarı ile aynı yönde karıştırılır.
- Yağlanıp, unlanıp,f azla unu silkelenen 24 santim çapında kalıba karışım dökülür.
- Önceden ısıtılmış 200 derece fırında pişirilir.
- Pandispanyanın kenarları hafif kabarmaya başladığında fırının ısısı 150 dereceye indirilerek, 40-50 dakika kadar kontrol edilerek pişirilir.
- Krem şanti ve yarım su bardağı soğuk süt mikserle iyice çırpılıp, buzdolabında bekletilir.
- Buzdolabında çıkartılan çikolata rendelenir, krem şantiye karıştırılır.
- Soğuyan pandispanya iki kata ayrılır.
- Katlar şekerli süt her yanına gelecek şekilde ıslatılır.
- Islatılan pandispanyanın üzerine çikolata parçaları karıştırılmış krem şanti yayılır.
- Pandispanyanın üst parçası konulup, biraz bastırılarak düzeltilir.
- Şeker hamuru ile kaplanır.
23 Eylül 2013 Pazartesi
LUTENİTSA
Lutenitsa tarifi
Lutenitsa nasıl yapılır
Balkan sosu tarifi
Balkan sosu nasıl yapılır
Balkanlardan gelen göçmenlerin tanıttığı balkan sosu da denilen lutenitsa'yı; ızgaralara, makarnalara sos, cipslerin yanına dip sos, meze veya kahvaltılık olarak hemen yiyebilir ya da kavanozlara koyup kış boyunca istediğiniz şekilde tüketebilirsiniz.Yapılışı biraz oyalayıcı ama közlenecek olan sebzeleri bir gün önceden közleyip streç filme sararsanız hem daha kolay soyuluyor, hem de işin yarısını bir gün önceden yapmış oluyorsunuz. Ben kahvaltılıkları sevdiğimden kahvaltıda kızarmış ekmek üzerinde herkesin severek tüketeceği bir lezzet diye düşünüyorum.Malzemeler:
- 3 kilogram olgun domates
- 1 kilogram salçalık kırmızı biber
- 1 kilogram bostan patlıcanı
- 2-3 adet havuç
- 1 tatlı kaşığı sirke
- 1 baş sarımsak
- 1 yemek kaşığı acı toz biber
- 1 yemek kaşığı dolusu salamuralık tuz
- 1 yemek kaşığı toz şeker
- 1 çay bardağı zeytinyağı
- Havuçlar yumuşayana kadar haşlanır.
- Tatlımsı bir sos istemiyorsanız, havuç miktarı azaltılabilir.
- Domateslerin kabukları soyulur.
- Etli kırmızı biberler közlenir, kabukları soyulup, çekirdekleri çıkartılır.
- Patlıcanlar közlenip, kabukları soyulur.
- Malzemelerin hepsi püre haline gelinceye kadar robotta parçalanır.
- Pişerken etrafa sıçramaması için derin bir tencereye alınır ve dibini tutmaması için karıştırılarak pişirilir.
- Suyunu çekince tuz, şeker, sirke, zeytinyağı ve ince kıyılmış sarımsak eklenip, karıştırılır.
- En son eklenen kırmızı acı toz biber miktarı damak tadına göre ayarlanabilir.
- Cam kavanozlara üzerinden bir parmak boşluk kalacak kadar malzeme doldurulur.
- Kavanozların kapağı sıkıca kapatılıp, ters çevrilir, bir gece bekletilir.
- Kavanoz açıldıktan sonra buzdolabında saklanır.
21 Eylül 2013 Cumartesi
KANELADA (TARÇIN ŞERBETİ)
Kanelada tarifi
Kanelada nasıl yapılır
Tarçın şerbeti tarifi
Konsantre tarçın şerbeti nasıl yapılır
Kanelada nasıl yapılır
Tarçın şerbeti tarifi
Konsantre tarçın şerbeti nasıl yapılır
Tarçın ve karanfil kokulu; son derece bereketli olan bu şerbet, çok şekerli olarak hazırlanıyor.Servis edileceğinde şerbetten bardağa bir parmak kadar konulup, üzerine soğuk su eklendiği için hem damak tadınıza göre şekeri ayarlanabiliyor, hem de eklenen soğuk su ile şerbet dört beş katı kadar artıyor. Özlemaki'ciğim tarifinde ıtır yaprağı için keyfe keder demiş ama keyfimize keder gelmesin deyip ben de şerbete ıtır yaprağı ekledim.
Malzemeler:- 7-8 parça çubuk tarçın
- 1 litre su
- 4 su bardağı tozşeker
- 1-2 adet karanfil
- 1 yaprak ıtır
- Tarçın çubukları yıkanıp, kırılır.
- Derin bir tencerede su ve şekerle yarım saat kadar kaynatılır.
- Karanfiller ve ıtır yaprağı eklenir.
- Soğuduktan sonra şerbet sürahiye süzülür.
- Bardağa bir parmak kadar şerbet ve üzerine soğuk suyla, buz eklenerek servis edilir.
Etiketler:
İçecekler
19 Eylül 2013 Perşembe
MİLFÖY ÇİÇEK BÖREK
Milföy börek tarifi
Milföy çiçek börek nasıl yapılır
Milföy hamuru kullanılarak yapılan tüm tarifler gibi; bu böreği de çok kolay ve çok kısa zamanda neredeyse çayınız demlenene kadar hazırlayabilirsiniz.Yapılış aşamalarını verdiğim şekilde; bıçakla kenarlarına sadece bir kaç kesik atarak çiçek şeklinde börekler yapabilirsiniz.
Malzemeler:
- 1 paket milföy hamuru
- 1 adet yumurtanın sarısı
- 2-3 yemek kaşığı susam
- Küp şeklinde doğranmış yağsız beyaz peynir
- 1-2 adet çekirdekleri çıkartılmış domates
- 5-6 dal ince kıyılmış maydanoz
Yapılışı:
- Milföy hamuru kullanılacağı zaman buzluktan çıkartılır.
- Yağlı kağıt serilmiş fırın tepsisine aralıklı olarak dizilir.
- Hamurlar biraz çözülünce dört kenarı bıçakla çizilir.
- Tam ortasına iç malzemesi konulur.
- Kesilen uç kısımları çapraz şekilde iç malzemesinin üzerine kapatılır.
- Yumurta sarısı sürülüp, susam serpilir.
- Önceden ısıtılmış 200 derece fırında üzeri kızarana kadar pişirilir.
18 Eylül 2013 Çarşamba
ŞALGAMLI BULGUR SALATASI
Pembe bulgur salatası tarifi
Şalgamlı bulgur salatası nasıl yapılır
Renkli bulgur salatası tarifi
Şalgamlı bulgur salatasını ilk gördüğümde önce içindeki renklerine hayran kaldım. Zaten kısır türevlerini ve şalgam suyunu sevdiğimden, bir de renginin dayanılmazlığı karşısında hemen ilk fırsatta yapılacaklar arasına aldım.Tarifte şalgam suyunun acı mı, tatlı mı olduğu belirtilmemişti,ben de ilk yaptığımda acı ve tatlı şalgam suyunu eşit miktarda kullandım ama daha sonra şalgam suyunun tamamını acı olarak kullandım, o haliyle de güzel oldu.Salatayı kendi damak tadımıza uygun hale getirmek için limon oranını arttırdım, mantar yerine havuç kullandım ve biraz da tuz ekledim.Rengarenk görüntüsü ile çay saatlerimizi renklendiren bu güzel tarif için Chefika'ya çok teşekkürler.
Malzemeler:
- 2,5 su bardağı kalın bulgur
- 5 su bardağı acı şalgam suyu
- 1 büyük kutu mısır konservesi
- 3-4 adet taze soğan
- Yarım demet maydanoz
- Yarım demet dereotu
- 1 adet büyük boy kırmızı biber
- 1 adet büyük boy havuç
- 2 adet limonun suyu
- 1 çay bardağı zeytinyağı
- Tuz
- Bulgur ayıklanıp, derin bir tencerede şalgam suyu ile suyunu çekene kadar pişirilir.
- Pişen bulgur soğuması için bekletilir.
- Çekirdekleri çıkartılan kırmızı biber ve havuç küp küp kesilir.
- Maydanoz, dereotu ve taze soğan incecik kıyılır.
- Diğer bütün malzemeler soğuyan bulgura karıştırılıp, servis edilir.
17 Eylül 2013 Salı
GÜLLERİN İÇİNDEN DOĞUM GÜNÜ PASTASI
Şeker hamurlu doğum günü pastası nasıl yapılır
Sonbaharın son sıcak günlerinde hazır bir araya gelmişken, Nazmiye teyzemizin ve Belgin'in doğum gününü akrabalarla beraber kutladık.Aslında aynı gün doğmamışlar ama tarihleri yakın olunca beraber kutlanabilir diye düşündük.Doğum günü iki kişinin olunca, pastayı da iki katlı yaptım. Pastanın kremasına frambuazlı kuvertür çikolata ve frambuaz ekledim.İkisinin de beğeneceğini düşünerek çiçekler, güller içinde bir pasta yaptım.Her ikisine de doğum günü pastaları gibi bol çiçekli, güller içinde bir yaşam diliyorum.
O gün; hem akraba günü, hem de doğum günü bir arada olunca, soframızda daha önce yaptığım ve tarifini paylaştıklarım kadar ilk defa denediğim tarifler de vardı.Bu tarifleri daha sonra ki günlerde yayınlamayı düşünüyorum.Güllü doğum günü pastasının yanı sıra, lamington kek, frambuazlı cupcake, profiterol, lorlu kurabiye, mısır unlu kurabiye, cepli sandviç ekmekleri, patlıcanlı börek, mercimekli haşhaşlı börek, peynirli mekik börek, şalgamlı bulgur salatası ve zeytinyağlı biber dolması, içecek olarak da çay ve kahvenin yanında koruk şerbeti, reyhan şerbeti, kaneleda yaparak ikram ettim.Damak zevklerine uyar mı diye tereddüt ederek yaptığım koruk şerbetinin en tercih edilenler arasında olduğunu görmek beni şaşırttıysa da beğenilmesine sevindim.
15 Eylül 2013 Pazar
2.İZMİR BUTİK PASTA VE KURABİYECİLER BULUŞMASI
Yoğun ve stresli geçen yaz aylarından sonra 2.İzmir Butik Pastacılar ve Kurabiyeciler Buluşmasına katılmak;butik pastacılığa ve kurabiye yapımına gönül vermiş eski arkadaşlarla yeniden görüşmek ve yeni arkadaşlarla tanışmak benim için gerçekten moral oldu.Etkinlik İzmir körfezi manzaralı Best Western Konak Otel'de her gün biraz daha artarak 70 kişiye ulaşan bir katılımla yapıldı.
Bu buluşmayı organize eden arkadaşlarımıza ve bizi bu buluşmada da gene yalnız bırakmayan sponsorlarımıza bir kez daha teşekkürler.
Etiketler:
Etkinlikler
10 Eylül 2013 Salı
PATLICANLI BÖREK
Patlıcanlı börek tarifi
Patlıcanlı börek nasıl yapılır
Patlıcanlı börek hem bize, hem de evde ki vegan beslenenlere uygun olduğundan; doyurucu, lezzetli ve çok sık yaptığım bir börek.Böyle olmasına rağmen paylaşmamış olmam ilginç, hemen hemen üç günde bir yapınca iyice kanıksadım sanıyorum. Patlıcanlı her şey severek tüketiliyor ama patlıcanlı böreğin yeri gerçekten bir başka :)
Malzemeler:
Malzemeler:
- 1 kilogram yufka
- 1 kilogram patlıcan
- 3 adet kuru soğan
- 5 adet sivri biber
- 5 adet domates
- 1 demet maydanoz
- 1 demet dereotu
- 1 çay kaşığı kırmızı pul biber
- 1 çay kaşığı karabiber
- 1 çay kaşığı nane
- 1 çay kaşığı kimyon
- 1 tatlı kaşığı tuz
- 1 çay bardağı zeytinyağı
- 1 çay bardağı su
- 1 yemek kaşığı çörek otu
- Patlıcanlar soyulup, küp küp doğranır.
- Tuzlu suyun içinde acısının çıkması için bekletilir.
- Kurusoğan yemeklik doğranır.
- Tavaya alınan soğanlar ve doğranmış biberler zeytinyağında kavrulur.
- Suyu sıkılıp alınan patlıcanlarda tavaya eklenip, kavrulur.
- Küp küp doğranmış domateslerde eklenip, suyunu çekene kadar pişirilir.
- Soğuması için bekletilir.
- Yufkaya fırçayla 2-3 yemek kaşığı zeytinyağlı su karışımı sürülür.
- Yufkaya soğuyan iç malzemesinden yayılıp, rulo şeklinde sarılır.
- Yufkalar ve iç malzemesi bitene kadar aynı işlem yapılır.
- Fırın tepsisine dizilen börekler keskin bir bıçakla kesilir.
- Önceden 200 derece ısıtılmış fırında, 40 dakika kadar pişirilir.
7 Eylül 2013 Cumartesi
REYHAN REÇELİ
Reyhan reçeli tarifi
Reyhan reçeli nasıl yapılır
Çiçek reçeli tarifi
Son günlerde bütün bloglarda ve bizim evde de kış hazırlıkları devam ederken, aslında kurutmak için aldığım reyhanlardan reçel yapmak aklıma geldi.Hemen internette arattım ama bu güne kadar sanıyorum hiç deneyen olmamış, reyhan reçeli ile ilgili hiç bir yayın bulamayınca, ben de gül reçeli yapar gibi yaptım.Biz reyhan kokusunu sevdiğimiz için mi bilmem, gerçekten çok güzel kokulu bir reçel oldu.Ben denemek için az miktarda yapmıştım ama evde ki ilgiden sonra bir kaç demet reyhandan yapmam gerekecek sanıyorum.
- 1 adet irice demet mor yapraklı reyhan
- 2 su bardağı tozşeker
- 1,5 su bardağı su
- 1 adet limonun suyu
- Reyhan demetinden yapraklar kopartılıp fazla zedelemeden yıkanıp, süzülür.
- Yaprakların çoğuna biraz şeker ve çok az limon suyu eklenerek ezilip, bekletilir.
- Tencereye su ve şeker konulup kıvamı koyulaşıncaya kadar kaynatılır.
- Bütün ve parçalanmış yapraklarda eklenip, kısık ateşte 10 dakika daha kaynatılır.
- Üzerinde oluşan köpükler alınır.
- Ocaktan indirmeye yakın eklenen limon suyu ile bir iki taşım daha kaynatılır.
- Sıcakken kavanoza konulup, kapağı kapatılıp, ters çevrilir.
Etiketler:
Reçeller
5 Eylül 2013 Perşembe
KIZILCIK ŞERBETİ
Kızılcık şerbeti tarifi
Kızılcık şerbeti nasıl yapılır
Kızılcık her zaman pazarlarda bulunan bir meyve olmadığından bulunca biraz fazla alıp, hem marmelat hem de şerbetini yaptım. Buruk tadı nedeniyle, olgun olanları dışında yenilmesi biraz zor olan bir meyve ama ben eskiden beri o buruk tatlı marmelatını ve şerbetini sevdiğimden kısacık mevsimini kaçırmamaya çalışıyorum. Biraz fazla şeker ile kaynatıp, konsantre halde ki şerbeti servis ederken bardağa koyduğum bir parmak şerbet üzerine herkesin damak zevkine göre istedikleri oranda su ekliyorum.
Malzemeler:
- Yarım kilogram kızılcık
- 2 su bardağı toz şeker
- 2 litre su
- Kızılcıkların sapları ayıklanıp, bol suda yıkanır.
- Geniş bir tencereye bütün malzemeler konulup, orta ateş üzerine alınır.
- Şeker eriyip, şerbet kırmızı rengini alana kadar arada karıştırılarak yarım saat kaynatılır.
- Ocaktan alınıp soğuyunca tel süzgeçten ezilerek geçirilir.
- Renginin berrak olması için daha sonra temiz bir tülbentten geçirilir.
- Servis edileceği zaman bardağın yarısına kadar şerbet, üzerine soğuk su ve buz eklenir.
Etiketler:
İçecekler
3 Eylül 2013 Salı
ACILI DOMATES REÇELİ
Acılı domates reçeli tarifi
Acılı domates reçeli nasıl yapılır
Domatesli, acı biberli, sarımsaklı, zencefilli reçel tarifi
Uzun zamandır yazmayınca bloglara, tariflere yabancılaşılıyor, nereden yazmaya başlanacağı bilinemiyor ama yazmamak, yazamamak da hep bir eksiklik olarak hissediliyor.Acılı domates reçelini Beste'nin bloğunda gördüğümde bu malzemeleri bir arada düşünemedim, hiç olmayacak bir tarif gibi geldi önce.Sonradan belki de aklım son günlerde hep Gezi olaylarında olduğundan, o kadar değişik grupların bir araya gelmesi ile ne güzel birliktelikler ortaya çıktı diye düşünerek, neden olmasın dedim :) İçindeki malzemeler reçelin olmazsa olmazı şeker ve limon, kesinlikle olmaz dediğim ama sonradan çok değişik bir aroma verdiğini gördüğüm sarımsak ve zencefil, az koyunca az acı çok koyunca çok acı veren acı sivri biber ve kan kırmızı domatesler...Yani hiç olmayacak grupların bir araya gelmesi ile acı desen acı değil, tatlı desen tatlı değil, belli belirsiz de olsa değişik tatlara, aromalara rastlanan çok güzel bir karışım haline gelen GEZİ gibi...
Malzemeler:
- 2 kilogram domates
- 6 adet acı sivri biber
- 5 santim kadar taze zencefil
- 1 diş sarımsak
- 3 adet limonun rendelenmiş kabukları ve suyu
- 1 kilogram toz şeker
- Domateslerin kabukları soyulup, ortadan ikiye ayrılarak sap kısmı temizlenir.
- Domateslerin çekirdekleri istenmez ise bu aşamada çıkartılır, minik minik küpler halinde doğranır.
- Acı biberler, taze zencefil ve sarımsak olabildiğince ince kıyılır.
- Tüm malzeme tencereye alınıp, kısık ateşte kaynayana kadar ara ara karıştırılır.
- Domatesler çok su salmaya başladığında ocağın ateşi arttırılır.
- Dibi çok çabuk tuttuğundan sürekli karıştırılarak, reçel kıvamına gelip koyulaşıncaya kadar pişirilir.
- Sıcakken kavanozlara doldurulup, ters çevrilir, bir gece bekletilir.
Etiketler:
Reçeller
1 Eylül 2013 Pazar
DÜNYA BARIŞ GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN
Öyle güzel
Öyle sonsuz ki deniz kıyıları
her gece hepimiz
yan yana uzanıp yaldızlı kumlara
yıldızlı suların
türküsünü dinleyebiliriz...
Yaşamak:
birer birer
ve hep beraber
ipekli bir kumaş dokur gibi
hep bir ağızdan
sevinçli bir destan okur gibi
Yaşamak...(*)
1 Eylül bütün dünyada Barış Günü olarak kutlanıyor. Yeryüzünün pek çok bölgesi barıştan çok uzak ve barışa en çok gereksinim duyduğu günleri yaşarken, bir gün için barış dilemek yeterli değil ama bir gün bile olsa barıştan söz etmek insana umut veriyor. Dünya Barış Gününüz Kutlu olsun. Hep bir ağızdan sevinçli bir destan okur gibi; barış içinde; din, dil, renk, ırk ayrımı olmadan, insanların el ele, yan yana durabileceği, annelerin babaların çocuklarının arkasından ağlamadığı günlerde yaşamak varken, emperyalist güçlerin çıkarları için yapılan bu savaş çığırtkanlığını anlamak çok güç. Belki de savaş çığırtkanlığı yapanların çocuklarının hiç bir zaman savaşa gitmeyecek olmasındandır. Oysa ki;
Yaralı takvimlerle büyüyorDört tarafı hüzünlerle çevrili yurdum
Genç ölümlerle değişiyor mevsimler (**)
Maalesef genç ölümlerle değişti mevsim, yaz mevsimi geçti, gitti ve takvimimiz bir yara daha aldı.Yaşanan olayların şaşkınlığı, kaybettiklerimizin acısı geçmeden üzerine yeni acılar eklendi ve her yazmaya çalıştığımda yeni yeni acı haberlerle günler geçti. Öldürülen, gözlerini kaybeden gençler, yüzlerce yaralı halen yoğun bakımdan çıkamayanlar ve sadece Gezi parkında ki ağaçları korumak için başlanan direniş; yaşanan haksızlıklara, adaletsizliklere, doğanın her gün biraz daha katledilmesine ve yaşam biçimimize yapılan dayatmalara karşı bir direnişe dönüştü. Günlerimiz, gecelerimiz televizyon ve bilgisayar başında bazen ağlayarak bazen gülerek, meydanlarda bazen gaz yiyerek, bazen de gençlere yemek dağıtıp yedirerek geçti. Gençlerin orantısız zekasına güldük, hayran kaldık, polisin orantısız gücünü, acımasızlığını ise bir kez daha gördük.
''Tam da artık bu memlekette hiç bir şey şaşırtmaz beni sanırken,
Her seferinde yeniden şaşırmak yorgunuyum ''
diyor ya Murathan Mungan, ben de gençliğin tavrına, enerjisine ve olaylara bu kadar mizah duygusu ile pozitif yaklaşabilmelerine çok şaşırdım. İnsanca, sanatla, mizahla direnen gençlerimiz, Çarşı grubu, Antikapitalist müslümanlar ve en güzeli Redhack hepimize umut oldu. Bu arada nedense paylaştıklarıma tepki gösterenler, beni izlemekten vazgeçenler de oldu. Gerçi onlara da sorsanız yaşam biçimlerine karışılmasını, gençlerimizin, ağaçlarımızın, doğanın katledilmesini istemiyorlardır diye düşünüyorum ama bu süreçte medya o kadar üç maymunu oynadı ve olayları o kadar yanlı gösterdi ki, tepki gösterenler sanıyorum olayların sadece gösterilmek istenen kadarını gördüler. Yoksa, doğanın katledilmesine, her akan derenin üzerine HES, her gözüne kestirdikleri alana AVM ve TOKİ yapılmasına, dağın taşın maden arayanlar tarafından delik deşik edilmesine bir takım insanlar rant elde edecek diye neden razı olsunlar, razı olmayanlara neden tepki göstersinler. Çoğu zaman kendileri için bile değil, başkalarının çıkarları için bu olup biteni görmeyenler, göz yumanlar için söylenebilecek en güzel sözlerden birini Kızılderililer söylemiş belki de;
''Son ırmak kuruduğunda,
son ağaç yok olduğunda,
son balık öldüğünde,
paranın yenilemeyen bir şey olduğunu ancak o zaman anlayacaksınız''.
Yakınımızda olanlar bilirler, hayatımızın değişik dönemlerinde, değişik şehirlerde hep ağaçları savunmak durumunda kalmış, karşımıza hep birilerini almış, mahkemelik olmuş ve hep yalnız bırakılmıştık. İlk defa yalnız olmadığımızı gördük ve bizim gibi pek çok insan için direnişin en güzel tarafı da bu birlik olma duygusuydu sanırım. Televizyonlarda gördükleri kadarıyla olayları değerlendirenler ne derse desinler, ben bulunduğum ortamlarda gençler tarafından yapılan hiç bir taşkınlığa şahit olmadım ama ne yazık ki sonuçta olan gene gençlere oldu. Ölenler, yaralananlar ve sonrasında gezi tutsakları...
Yaz ne çabuk geçti de sonbahar geldi ben kendi adıma anlayamadım, yazdan geriye buruk bir sevinç kaldı. Bir araya gelemez sandığımız grupların, kişilerin gerektiğinde bir araya gelebileceklerini, özünde aynı olan taleplerin farklı şekillerde de dile getirilebileceğini gördük. Gezi parkı ile başlayan direniş değişik biçimlerde yayılmaya devam etti, ediyor. Bu gün de Dünya Barış Günü etkinlikleri kapsamında, barış için el ele mesajı verip insan zincirleri oluşturacaklar. Elini tuttuğumuz kişinin dinine, diline, ırkına ve cinsiyetine bakmadan sadece ülkemizde değil, bölgemizde hatta dünyada barış içinde yaşama isteğimizi göstermek ve savaş, sömürü ve şiddetin olmadığı BARIŞ İÇİNDE ÖZGÜRCE YAŞAYACAĞIMIZ BİR DÜNYA İÇİN, EL ELE...
(*) Nazım Hikmet
(**)Mehmed Uzun
''Tam da artık bu memlekette hiç bir şey şaşırtmaz beni sanırken,
Her seferinde yeniden şaşırmak yorgunuyum ''
diyor ya Murathan Mungan, ben de gençliğin tavrına, enerjisine ve olaylara bu kadar mizah duygusu ile pozitif yaklaşabilmelerine çok şaşırdım. İnsanca, sanatla, mizahla direnen gençlerimiz, Çarşı grubu, Antikapitalist müslümanlar ve en güzeli Redhack hepimize umut oldu. Bu arada nedense paylaştıklarıma tepki gösterenler, beni izlemekten vazgeçenler de oldu. Gerçi onlara da sorsanız yaşam biçimlerine karışılmasını, gençlerimizin, ağaçlarımızın, doğanın katledilmesini istemiyorlardır diye düşünüyorum ama bu süreçte medya o kadar üç maymunu oynadı ve olayları o kadar yanlı gösterdi ki, tepki gösterenler sanıyorum olayların sadece gösterilmek istenen kadarını gördüler. Yoksa, doğanın katledilmesine, her akan derenin üzerine HES, her gözüne kestirdikleri alana AVM ve TOKİ yapılmasına, dağın taşın maden arayanlar tarafından delik deşik edilmesine bir takım insanlar rant elde edecek diye neden razı olsunlar, razı olmayanlara neden tepki göstersinler. Çoğu zaman kendileri için bile değil, başkalarının çıkarları için bu olup biteni görmeyenler, göz yumanlar için söylenebilecek en güzel sözlerden birini Kızılderililer söylemiş belki de;
''Son ırmak kuruduğunda,
son ağaç yok olduğunda,
son balık öldüğünde,
paranın yenilemeyen bir şey olduğunu ancak o zaman anlayacaksınız''.
Yakınımızda olanlar bilirler, hayatımızın değişik dönemlerinde, değişik şehirlerde hep ağaçları savunmak durumunda kalmış, karşımıza hep birilerini almış, mahkemelik olmuş ve hep yalnız bırakılmıştık. İlk defa yalnız olmadığımızı gördük ve bizim gibi pek çok insan için direnişin en güzel tarafı da bu birlik olma duygusuydu sanırım. Televizyonlarda gördükleri kadarıyla olayları değerlendirenler ne derse desinler, ben bulunduğum ortamlarda gençler tarafından yapılan hiç bir taşkınlığa şahit olmadım ama ne yazık ki sonuçta olan gene gençlere oldu. Ölenler, yaralananlar ve sonrasında gezi tutsakları...
Yaz ne çabuk geçti de sonbahar geldi ben kendi adıma anlayamadım, yazdan geriye buruk bir sevinç kaldı. Bir araya gelemez sandığımız grupların, kişilerin gerektiğinde bir araya gelebileceklerini, özünde aynı olan taleplerin farklı şekillerde de dile getirilebileceğini gördük. Gezi parkı ile başlayan direniş değişik biçimlerde yayılmaya devam etti, ediyor. Bu gün de Dünya Barış Günü etkinlikleri kapsamında, barış için el ele mesajı verip insan zincirleri oluşturacaklar. Elini tuttuğumuz kişinin dinine, diline, ırkına ve cinsiyetine bakmadan sadece ülkemizde değil, bölgemizde hatta dünyada barış içinde yaşama isteğimizi göstermek ve savaş, sömürü ve şiddetin olmadığı BARIŞ İÇİNDE ÖZGÜRCE YAŞAYACAĞIMIZ BİR DÜNYA İÇİN, EL ELE...
(*) Nazım Hikmet
(**)Mehmed Uzun
8 Haziran 2013 Cumartesi
3 Haziran 2013 Pazartesi
3 HAZİRAN 63... KALDI YÜREK SIZISI
Kökü burda
yüreğimde
yaprakları uzaklarda bir çınar
ıslık çala çala göçtü bir çınar
göçtü memet diye diye
şafak vakti bir çınar
silkeledi kuşlarını,
güneşlerini:
''oğlum sana sesleniyorum işitiyor musun, memet,
memet''
....................................................
''Uyarına gelirse
tepemde bir de çınar''
demişti on yıl önce
demek ki on yıl sonra
demek ki sabah sabah
demek ki ''manda gönü''
demek ki ''şile bezi''
demek ki ''yeşil biber''
bir de memet'in yüzü
bir de güzel İstanbul
bir de ''saman sarısı''
bir de özlem kırmızısı
demek ki göçtü usta
kaldı yürek sızısı
geride kalanlara
nerdeyim ben
nerdeyim ?
kimsiniz siz
kimsiniz ?
yıllar var ki ter içinde
taşıdım ben bu yükü
bıraktım acının alkışlarına
3 haziran 63' ü
bir kırmızı gül dalı
şimdi uzakta
bir kırmızı gül dalı
iğilmiş üzerine
yatıyor oralarda
bir eski gömütlükte
yatıyor usta
bir kırmızı gül dalı
iğilmiş üzerine
okşar yanan alnını
bir kırmızı gül dalı
nazım ustanın...
1 Haziran 2013 Cumartesi
KIZILDERİLİ ŞEFİN MEKTUBU
Kızılderili Şef'in Amerikan Başkanına
Mektubu
Yüzyıllardır halkımın üzerine merhamet gözyaşları döken şu sonsuz gökyüzü bir gün değişebilir. Bugün açık gözüken gökyüzü yarın bulutlarla kaplanabilir. Sözlerim, asla yer değiştirmeyen yıldızlar gibidir.
Şef Seattle her ne söylerse Washington'daki büyük Şef ona, güneşin ya da mevsimlerin dönüşüne
inandığı ölçüde inanabilir. Washington’daki Büyük Şef bize dostluk ve iyilik dilekleriyle birlikte
bizden topraklarımızı satın almak istediğini bildirmiş. Onun, bizim arkadaşlığımıza çok fazla ihtiyacı olmadığının farkındayız.
Merak ediyoruz ki gökyüzünü ve toprağın sıcaklığını nasıl satın alabilir ya da satabilirsiniz? Bunu anlamak bizler için çok güç.
Bir zamanlar insanlarımız bu topraklara tıpkı rüzgarda kıvrımlanan deniz dalgalarının kabuklu kum yüzeyleri kapladığı gibi yayılmışlardı. Çok uzun zaman geçti ve o büyük kabileler artık hüzünlü bir anı oldu.
Bu toprakların her parçası halkım için kutsaldır. Çam ağaçlarının parıldayan iğneleri, vızıldayan böcekler, beyaz kumsallı sahiller, karanlık ormanlar ve sabahları çayırları örten buğu; halkımın anılarının ve geçirdiği yüzlerce yıllık deneylerin bir parçasıdır. Ormandaki ağaçların damarlarında dolaşan su, atalarımızın anılarını taşır; biz buna inanırız.
Beyaz adamın ölüleri yıldızlar arasında yürümeye gittiklerinde, doğdukları ülkeyi unuturlar. Bizim ölülerimiz bu güzel dünyayı asla unutmazlar. Çünkü o Kızılderili’nin anasıdır. Biz dünyanın parçasıyız ve o da bizim parçamız. Güzel kokan çiçekler bizim kız kardeşlerimizdir; geyik, at, büyük kartal, bunlarsa bizim erkek kardeşlerimiz, kayalık tepeler, çayırlardaki ıslaklık, tayın vücut ısısı ve adam, hepsi aynı aileye aittir.
Büyük Beyaz Reis bize rahat yaşayacağımız bir yerin ayrılacağını, bize babalık edeceğini, biz kızılderililerin ise onun çocuktan olacağımızı söylüyor. Toprağımızı alma teklifini düşüneceğiz, ama bu kolay olmayacak. Çünkü bu toprak bizim için kutsaldır. Dereler ve nehirlerden akan, parıldayan sular, sadece su değil atalarımızın kanlarıdır. Eğer size toprak satarsak, onun kutsal olduğunu hatırlamalısınız ve çocuklarınıza da onun kutsal olduğunu öğretmelisiniz. Göllerin berrak suyundaki her hayali yansıma, halkımın yaşamından anılar ve olaylar anlatır. Suyun mırıltısı babamın babasının sesidir. Nehirler erkek kardeşlerimizdir, susuzluğumuzu giderirler, nehirler kanolarımızı taşırlar ve çocuklarımızı beslerler. Eğer size toprağımızı satarsak hatırlamalısınız ve çocuklarınıza öğretmelisiniz ki nehirler bizim kardeşlerimizdir ve sizin de bundan dolayı nehirlere herhangi bir kardeşe göstereceğiniz sevgiyi göstermelisiniz.
Biliyorum, beyaz adam bizim gibi düşünmez. Beyazlar için bir parça toprağın diğerinden farkı yoktur. Beyaz adam topraktan istediğini almaya bakar ve sonra yoluna devam eder. Çünkü toprak beyaz adamın dostu değil, düşmanıdır. Beyaz adam topraktan istediğini alınca başka serüvenlere atılır.
Beyaz adam annesi olan toprağa ve kardeşi olan gökyüzüne, alıp satılacak, işlenecek, yağmalanacak bir şey gözüyle bakar. O'nun bu ihtirasıdır ki toprakları çölleştirecek ve her şeyi yok edecektir.
Beyaz adamın kurduğu kentleri de anlayamayız biz Kızılderililer. Bu kentlerde huzur ve barış yoktur. Baharda yaprakların açılışını ya da böceklerin kanat vuruşlarını duyacak yer yoktur. Belki bir vahşi olduğum için anlayamıyorum ama benim ve halkım için önemli olan şeyler oldukça başka. İnsan bir su birikintisinin etrafına toplanmış kurbağaların, ağaçlardaki kuşların ve doğanın seslerini duymadıkça yaşamın ne değeri olur?
Bir kızılderiliyim ve anlamıyorum. Biz kızılderililer, bir su birikintisinin yüzünü yalayan rüzgarın sesini ve kokusunu severiz. Hava önemlidir bizim için. Ağaçlar, hayvanlar ve insanlar aynı havayı koklar. Beyaz adam için bunun da önemi yoktur. Ancak size bu toprakları satacak olursak havanın temizliğine önem vermeyi de öğrenmeniz gerekir. Çocuklarınıza havanın kutsal olduğunu öğretmeniz gerekir. Hem nasıl kutsal olmasın ki hava? Atalarımız doğduktan gün ilk nefeslerini onun sayesinde almışlardır. Ölmeden önce son nefeslerini de gene bu havadan almazlar mı?
Toprak satmamız için yaptığınız öneriyi inceleyeceğiz. Eğer önerinizi kabul edecek olursak, bizim de bir koşulumuz var; beyaz adam bu topraklar üzerinde yaşayan bütün canlılara saygı gösterecek. Ben bir vahşiyim ve başka türlü düşünemiyorum. "Yaylalarda cesetleri kokan binlerce buffalo gördüm. Beyaz adam trenle geçerken vurup öldürüyor bu hayvanları sadece eğlenmek için. Dumanlar püskürten bu demir atın bir buffalodan daha değerli olduğuna aklım ermiyor. Biz sadece yaşayabilmek için avlarız buffaloları. Bütün hayvanları öldürecek olursanız nasıl yaşayabilirsiniz? Canlıların yok edildiği bir dünyada insan ruhu yalnızlık duygusundan
ölmez mi?
Unutmayın bugün diğer canlıların başına gelen yarın insanın başına gelir. Çünkü bütün hepsinin arasında bir bağ vardır.
Şu gerçeği iyi biliyoruz: Toprak insana değil, insan toprağa aittir. Ve bu dünyadaki her şey, bir ailenin fertlerini birbirine bağlayan kan gibi ortaktır ve birbirine bağlıdır. Bu nedenle de dünyanın başına gelen her felaket insanoğlunun da başına gelmiş sayılır.
Bildiğimiz bir gerçek daha var; sizin Tanrınız bizimkinden başka bir Tanrı değil. Aynı Tanrının yarattıklarıyız. Beyaz adam bir gün bu gerçeği de anlayacak ve kardeş olduğumuzu fark edecektir. Siz Tanrınızın başka olduğunu düşünmekte serbestsiniz. Ama hepimizi yaratan Tanrı için kızılderili ile beyazın farkı yoktur.
Ve kızılderililer gibi Tanrı da toprağa değer verir. Bu toprağa saygısızlık, Tanrının kendisine saygısızlıktır. Beyaz adamı bu topraklara getiren ve kızılderiliyi boyunduruk altına alma gücünü veren Tanrının adaletini anlayamıyoruz. Tıpkı buffaloların öldürülüşü, ormanların yakılışı, toprağın kirletilişini anlamadığımız gibi.
Bir gün bakacaksınız gökteki kartallar, dağları örten ormanlar yok olmuş, yabani atlar ehlileştirilmiş ve her yer insanoğlunun kokusuyla dolmuş. İşte o gün insanoğlu için yaşamın sonu ve varlığını devam ettirebilme mücadelesinin başlangıcı olacak.
Gündüz ve gece bir arada olamaz. Kızılderililer her zaman beyazlardan tıpkı sabah sislerinin güneşten kaçtığı gibi kaçmışlardır. Bütün bunlara rağmen, teklifinizi tartışacağız. Ve umuyorum ki, halkım bunu kabul edecek ve Büyük Beyaz Şef'in vaadettiği üzere beraber barış içinde yaşayacağız. Böylece Ay birkaç kez daha doğacak, birkaç kış daha geçecek. Geri kalan günlerimizi nerede geçirdiğimiz önemli değil. Çocuklarımız babalarının yenilgiyle aşağılandığını gördüler. Savaşçılarımız utanç duydu ve yenilgiden sonra günlerini aylaklık etmek ve vücutlarını tatlı yiyecekler ve sert içkilerle kirletmekle harcıyorlar. Birkaç saat, birkaç kış ve bu dünyada bir zamanlar yaşamış büyük kavimlerin veya şimdi ufak topluluklar halinde ormanda dolaşanların çocukları da kalmayacak; bir zamanlar sizinkiler gibi güçlü ve umutlu olanların mezarlarında yas tutmak için. Ama, niye insanlarımın kaderi için yas tutayım ki? Tıpkı deniz dalgaları gibi kabileler kabileleri, uluslar ulusları takip ediyor. Bu doğanın düzenidir ve teessüf gerekmez. Yok oluşumuz çok uzak olabilir ama kesinlikle bir gün gerçekleşecek; son kızılderili yok olup kabilemin hatıraları beyazlar için bir tarih olduğunda, bu kıyılar kabilemin görünmez cesetleriyle kaynaşacak.
Çocuklarınızın çocukları kendilerini bir dükkanda, bir yolda, boş bir yerde yalnız olarak düşündüğünde aslında yalnız olmayacaklar. Dünyanın hiçbir yerinde tamamen ıssız bir yer yoktur. Geceleri, şehir ve kasabalarınızın caddeleri boşalmış gibi görünse de, aslında, bir zamanlar oralarda yaşamış ve bu güzel toprakları gerçekten seven ruhlarla dolu olacaktır. Beyaz adam asla yalnız kalamayacaktır.
Beyaz adamın, benim insanlarıma saygı göstermesini sağlamalısınız, çünkü; ölüler güçsüz değildir.
Ölü mü dedim?... Ölüm diye bir şey yoktur ki sadece dünya değiştirir insan.
Şef Seattle, 1854
Yüzyıllardır halkımın üzerine merhamet gözyaşları döken şu sonsuz gökyüzü bir gün değişebilir. Bugün açık gözüken gökyüzü yarın bulutlarla kaplanabilir. Sözlerim, asla yer değiştirmeyen yıldızlar gibidir.
Şef Seattle her ne söylerse Washington'daki büyük Şef ona, güneşin ya da mevsimlerin dönüşüne
inandığı ölçüde inanabilir. Washington’daki Büyük Şef bize dostluk ve iyilik dilekleriyle birlikte
bizden topraklarımızı satın almak istediğini bildirmiş. Onun, bizim arkadaşlığımıza çok fazla ihtiyacı olmadığının farkındayız.
Merak ediyoruz ki gökyüzünü ve toprağın sıcaklığını nasıl satın alabilir ya da satabilirsiniz? Bunu anlamak bizler için çok güç.
Bir zamanlar insanlarımız bu topraklara tıpkı rüzgarda kıvrımlanan deniz dalgalarının kabuklu kum yüzeyleri kapladığı gibi yayılmışlardı. Çok uzun zaman geçti ve o büyük kabileler artık hüzünlü bir anı oldu.
Bu toprakların her parçası halkım için kutsaldır. Çam ağaçlarının parıldayan iğneleri, vızıldayan böcekler, beyaz kumsallı sahiller, karanlık ormanlar ve sabahları çayırları örten buğu; halkımın anılarının ve geçirdiği yüzlerce yıllık deneylerin bir parçasıdır. Ormandaki ağaçların damarlarında dolaşan su, atalarımızın anılarını taşır; biz buna inanırız.
Beyaz adamın ölüleri yıldızlar arasında yürümeye gittiklerinde, doğdukları ülkeyi unuturlar. Bizim ölülerimiz bu güzel dünyayı asla unutmazlar. Çünkü o Kızılderili’nin anasıdır. Biz dünyanın parçasıyız ve o da bizim parçamız. Güzel kokan çiçekler bizim kız kardeşlerimizdir; geyik, at, büyük kartal, bunlarsa bizim erkek kardeşlerimiz, kayalık tepeler, çayırlardaki ıslaklık, tayın vücut ısısı ve adam, hepsi aynı aileye aittir.
Büyük Beyaz Reis bize rahat yaşayacağımız bir yerin ayrılacağını, bize babalık edeceğini, biz kızılderililerin ise onun çocuktan olacağımızı söylüyor. Toprağımızı alma teklifini düşüneceğiz, ama bu kolay olmayacak. Çünkü bu toprak bizim için kutsaldır. Dereler ve nehirlerden akan, parıldayan sular, sadece su değil atalarımızın kanlarıdır. Eğer size toprak satarsak, onun kutsal olduğunu hatırlamalısınız ve çocuklarınıza da onun kutsal olduğunu öğretmelisiniz. Göllerin berrak suyundaki her hayali yansıma, halkımın yaşamından anılar ve olaylar anlatır. Suyun mırıltısı babamın babasının sesidir. Nehirler erkek kardeşlerimizdir, susuzluğumuzu giderirler, nehirler kanolarımızı taşırlar ve çocuklarımızı beslerler. Eğer size toprağımızı satarsak hatırlamalısınız ve çocuklarınıza öğretmelisiniz ki nehirler bizim kardeşlerimizdir ve sizin de bundan dolayı nehirlere herhangi bir kardeşe göstereceğiniz sevgiyi göstermelisiniz.
Biliyorum, beyaz adam bizim gibi düşünmez. Beyazlar için bir parça toprağın diğerinden farkı yoktur. Beyaz adam topraktan istediğini almaya bakar ve sonra yoluna devam eder. Çünkü toprak beyaz adamın dostu değil, düşmanıdır. Beyaz adam topraktan istediğini alınca başka serüvenlere atılır.
Beyaz adam annesi olan toprağa ve kardeşi olan gökyüzüne, alıp satılacak, işlenecek, yağmalanacak bir şey gözüyle bakar. O'nun bu ihtirasıdır ki toprakları çölleştirecek ve her şeyi yok edecektir.
Beyaz adamın kurduğu kentleri de anlayamayız biz Kızılderililer. Bu kentlerde huzur ve barış yoktur. Baharda yaprakların açılışını ya da böceklerin kanat vuruşlarını duyacak yer yoktur. Belki bir vahşi olduğum için anlayamıyorum ama benim ve halkım için önemli olan şeyler oldukça başka. İnsan bir su birikintisinin etrafına toplanmış kurbağaların, ağaçlardaki kuşların ve doğanın seslerini duymadıkça yaşamın ne değeri olur?
Bir kızılderiliyim ve anlamıyorum. Biz kızılderililer, bir su birikintisinin yüzünü yalayan rüzgarın sesini ve kokusunu severiz. Hava önemlidir bizim için. Ağaçlar, hayvanlar ve insanlar aynı havayı koklar. Beyaz adam için bunun da önemi yoktur. Ancak size bu toprakları satacak olursak havanın temizliğine önem vermeyi de öğrenmeniz gerekir. Çocuklarınıza havanın kutsal olduğunu öğretmeniz gerekir. Hem nasıl kutsal olmasın ki hava? Atalarımız doğduktan gün ilk nefeslerini onun sayesinde almışlardır. Ölmeden önce son nefeslerini de gene bu havadan almazlar mı?
Toprak satmamız için yaptığınız öneriyi inceleyeceğiz. Eğer önerinizi kabul edecek olursak, bizim de bir koşulumuz var; beyaz adam bu topraklar üzerinde yaşayan bütün canlılara saygı gösterecek. Ben bir vahşiyim ve başka türlü düşünemiyorum. "Yaylalarda cesetleri kokan binlerce buffalo gördüm. Beyaz adam trenle geçerken vurup öldürüyor bu hayvanları sadece eğlenmek için. Dumanlar püskürten bu demir atın bir buffalodan daha değerli olduğuna aklım ermiyor. Biz sadece yaşayabilmek için avlarız buffaloları. Bütün hayvanları öldürecek olursanız nasıl yaşayabilirsiniz? Canlıların yok edildiği bir dünyada insan ruhu yalnızlık duygusundan
ölmez mi?
Unutmayın bugün diğer canlıların başına gelen yarın insanın başına gelir. Çünkü bütün hepsinin arasında bir bağ vardır.
Şu gerçeği iyi biliyoruz: Toprak insana değil, insan toprağa aittir. Ve bu dünyadaki her şey, bir ailenin fertlerini birbirine bağlayan kan gibi ortaktır ve birbirine bağlıdır. Bu nedenle de dünyanın başına gelen her felaket insanoğlunun da başına gelmiş sayılır.
Bildiğimiz bir gerçek daha var; sizin Tanrınız bizimkinden başka bir Tanrı değil. Aynı Tanrının yarattıklarıyız. Beyaz adam bir gün bu gerçeği de anlayacak ve kardeş olduğumuzu fark edecektir. Siz Tanrınızın başka olduğunu düşünmekte serbestsiniz. Ama hepimizi yaratan Tanrı için kızılderili ile beyazın farkı yoktur.
Ve kızılderililer gibi Tanrı da toprağa değer verir. Bu toprağa saygısızlık, Tanrının kendisine saygısızlıktır. Beyaz adamı bu topraklara getiren ve kızılderiliyi boyunduruk altına alma gücünü veren Tanrının adaletini anlayamıyoruz. Tıpkı buffaloların öldürülüşü, ormanların yakılışı, toprağın kirletilişini anlamadığımız gibi.
Bir gün bakacaksınız gökteki kartallar, dağları örten ormanlar yok olmuş, yabani atlar ehlileştirilmiş ve her yer insanoğlunun kokusuyla dolmuş. İşte o gün insanoğlu için yaşamın sonu ve varlığını devam ettirebilme mücadelesinin başlangıcı olacak.
Gündüz ve gece bir arada olamaz. Kızılderililer her zaman beyazlardan tıpkı sabah sislerinin güneşten kaçtığı gibi kaçmışlardır. Bütün bunlara rağmen, teklifinizi tartışacağız. Ve umuyorum ki, halkım bunu kabul edecek ve Büyük Beyaz Şef'in vaadettiği üzere beraber barış içinde yaşayacağız. Böylece Ay birkaç kez daha doğacak, birkaç kış daha geçecek. Geri kalan günlerimizi nerede geçirdiğimiz önemli değil. Çocuklarımız babalarının yenilgiyle aşağılandığını gördüler. Savaşçılarımız utanç duydu ve yenilgiden sonra günlerini aylaklık etmek ve vücutlarını tatlı yiyecekler ve sert içkilerle kirletmekle harcıyorlar. Birkaç saat, birkaç kış ve bu dünyada bir zamanlar yaşamış büyük kavimlerin veya şimdi ufak topluluklar halinde ormanda dolaşanların çocukları da kalmayacak; bir zamanlar sizinkiler gibi güçlü ve umutlu olanların mezarlarında yas tutmak için. Ama, niye insanlarımın kaderi için yas tutayım ki? Tıpkı deniz dalgaları gibi kabileler kabileleri, uluslar ulusları takip ediyor. Bu doğanın düzenidir ve teessüf gerekmez. Yok oluşumuz çok uzak olabilir ama kesinlikle bir gün gerçekleşecek; son kızılderili yok olup kabilemin hatıraları beyazlar için bir tarih olduğunda, bu kıyılar kabilemin görünmez cesetleriyle kaynaşacak.
Çocuklarınızın çocukları kendilerini bir dükkanda, bir yolda, boş bir yerde yalnız olarak düşündüğünde aslında yalnız olmayacaklar. Dünyanın hiçbir yerinde tamamen ıssız bir yer yoktur. Geceleri, şehir ve kasabalarınızın caddeleri boşalmış gibi görünse de, aslında, bir zamanlar oralarda yaşamış ve bu güzel toprakları gerçekten seven ruhlarla dolu olacaktır. Beyaz adam asla yalnız kalamayacaktır.
Beyaz adamın, benim insanlarıma saygı göstermesini sağlamalısınız, çünkü; ölüler güçsüz değildir.
Ölü mü dedim?... Ölüm diye bir şey yoktur ki sadece dünya değiştirir insan.
Şef Seattle, 1854
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)